8 Ekim 2011 Cumartesi

Antichrist (2009)

Yazıp yönettiği filmleri çok sevdiğim Lars Von Trier'in bu filmini hakkında hiçbir şey okumadan izledim.
Bu yazıyı da sırf kendim için yazıyorum. Filmi izlemeden okunması hoş olmayabilir.
-----
Bu adam (Lars Von Trier)  normalde hep en içteki duygulara vurgu yapan biri bana göre,  bu film de bir acayipti valla.
Dancer in the dark'ta olsun, Dogville'de olsun insanın duygu ve düşüncelerinin en dibine girer Lars.
Bu film de bana annemi hatırlattı. Ama bunu film bittikten yarım saat sonra farkedebildim. Kadın karakterin durumunu  elbette bir rahatsızlık olarak ele alıyorum.
Atak zamanlarında normalde düşündüklerinin, herkesçe bilinen şeylerin tam tersine inanma, bilme ve hatta bir takım aykırı rollere kendini koyma. Bu sırada zıttına gidildiğinde herşeyi daha da beter bir hale sokma. Anneminki duygu durum bozukluğu. Tanrının karısı olma ya da tüm dünyanın sadece kendi beynini ele geçirip onu izlemek için bir deneye soktuğunu düşünmek gibi şeyler, durumun vahameti açısından net örnekler elbette. Bunlar benim annemin ağır atak durumları.
Filmdeki aile de çocuklarını çok boktan bir şeklide kaybettikten sonra psikolog kocanın karısını korkularıyla yüzleşmeye ormana götürmesi ve orda herşeyin daha da mındar olması şeklinde ilerliyor.
Şiddet sahneleri çığlık atmama fazlasıyla yetti. Makas sahnesini çekmeyeydi iyidi, içime kaçtım:(
Çekimler bilerek amatörlük serpiştirilmiş gibiydi. Ormanın içindeki insanların peydah olması sahneleri de bence başarılıydı çoğu zaman, bir tek en son hepsinin kıyafet giyip gittiği sahne tam olmamış, yüzler bölgesel bulanıklaştırılmıştı. O çirkin olmuştu bence.
Başta ve sonda çalan müzik kimindi/neydi acaba, onlar çok iyiydi  yaa!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder