21 Şubat 2011 Pazartesi

elmalı pasta (tarif Ordu' dan)

Kaybolmasın diye yazabileceğim en iyi yer kendi blogumdu:)resmi çekene kadar 2 tepsi pasta biter gibi ettiydi:)

Malzemeler
1 paket margarin (oda sıcaklığında yumuşak olcak, tavada falan değil)
1 çay bardağı yoğurt
1 çay bardağı nişasta
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı toz veya pudra şekeri
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
aldığı kadar un (kulak memesi olayı)

içi için:
3 elma rendelennip, keyfe göre şekerle tavada ağır ağır kavrulur, indirmeye yakın tarçın koyulacak,
arzuya göre biraz ceviz içi de koyulabilir

100 derecede önceden 15 dk ısıttığımız fırında 200 derecede yarım saatte pişirdik
pudra şekerri tabiki de üstüne serpilerek ikram edilir:)

17 Şubat 2011 Perşembe

başkaları da

Gerçeklere bağlılık, gerçeklerimizden feci uzaklaşmışların yaptıklarını görünce "ben de yaşıyor muyum ulen?" e bağlatabilir adamı.

İnsanlar hayal dünyalarında "puslu kıtalar atlası" nı, "suskunlar"ı yaratabiliyor. Hayallerinde gördükleri o kadar net ki, fotoğraf gibi resim yapabiliyor. İçlerini öyle dinleyebiliyorlar ki, sözlere hayat verebiliyor. İnsanlar öyle  programlar yazıyor ki, herşey ekranlara taşınabiliyor. Öyle bir bakıyor ki, tek karede tüm düşündüğünü anlatabiliyor. Öyle oynuyor ki, sanki gerçekten bir "eşkıya" Şener Şen.

Belki yaşım itibariyledir, öyle "ben" le ilgiliyim ki,  bunları değil hep kendimi yazmaya değer görebiliyorum. Öyle kendi isteklerime odaklıyım ki, dışarıya bakamıyorum. Bunları söylerken bile "ben" i şikayet edebiliyorum:)

Baktıklarım  hep  "ben" miyim o zaman?...

7 Şubat 2011 Pazartesi

kişilik bölünmesi

Bazı anlar olur tam olarak "hangisiyim lan ben?" diye kendine bile sorar insan.
Bazen kız olmama rağmen erkeksi tavırlarım,( ki bundan sıyrılmak kısa sürede kolay değildir)
bazen günahın dibine batmışken kendi kendime maneviyatı düşünüp psikoya bağlamak,
Hatta bir filmde Amelie, öbür filmde Asya oluvermek, 
bazen aslında hiç alakam yokken kendimden emin tavırlarım,
İçimde acayip sızlanma isteği varken," kill bill olurum ki ben" tadında düşlerim (ama tabi gerçeğin farkında oluşlarım, sızlanırım hocam)
Kankalarımla başka, akrabalarla başka konuşmalarım(ız),
Hatta çoo..okk başka şeyleri kastederken, mecburen cici kız olmalarım(ız);
bu gibi ortama hatta kendi olmamı istediğim çerçeveye göre kendime bile karakter değişimi hali zannederim en çok kendi cinsimde görülür.
Çeşitli mecralar tarafından fazlaca ayıplanası kategoriler olduğundan, yanındaki insana göre davranma durumunun (belki de ikiyüzlülüktür) komik olduğu  anlar vardır.
Sokakta, evin önünde oynanan saklambacın en heyecanlı yerinde son anda sobelenip, avazım çıktığı kadar farkında olamadan "hay ağızına sıçayım" diye bağırmamın akabinde acilen baba tarafından çağırılma ve bütün konu komşunun duyma ihtimali üzerinden azar işitme, hemen "senin evde ettiğin küfürleri sayıyım mı baba?" savunmasına; "sen benle kendini ne diye aynı kefeye koyarsın bilmem" golünü yedim ve sanırım şu gerçek daha iyi anlaşıldı ben tarafından: küfür edilir, insanız, ama kendi dengine eder ve duyurursun ancak, daha ötesine ayıp olur, ilerde başına iş alırsın!
Daha da genelledim tabi bu durumu, çünkü hiç beklemediğim akrabalar bile çok değişik anlarda acayip farklı hallere girebiliyorlardı, demek ki: hepimizin her konum için kendimiz dışındakilerin yüzü suyu hürmetine/reklamımız için, başka başka kişiler oluverdiği zamanlar vardı.
Elbette bir Uma Thurman (belki kill bill) olmayacağım biraz sonra ancak, haleti ruhiyem ve yanımda olan  insan herşeyi değiştirebilir gerçeği de bir köşede duruyor gibi de.:)