26 Ağustos 2011 Cuma

Veeeee Beklenen an GEldiiiiiiiii!

Sabahtan beri bir içimdeki sevgi kelebeği daha fazla duramadı canlandı çıktı benden,
 mutluyum , mutlusun, mutlu olmalılar diye diye, hop hop seke seke, günü ve haftayı, ve kalan 1 haftalık stajımı da saymazsak dönemi kapatıyoruz arkadaşım!
Daha da güzeli, anamı babamı, gardaşlarımı, biricik ve de içi dolu turşucuk yeğenimi, tabi ki de canımın datlı köşesi kankalarımı, eşi dostu akrabayı, nartanem sevgilimi GÖRECİĞİİM!!!

Tabi ki azcık da olsa bayramlık bakmadan gidemezdim, elbette bunu yapmadan olmazdı....
Ve evet o eteği aldım! BKZ: MANGO

25 Ağustos 2011 Perşembe

arkadaş tavsiyesi candır:) modern sabahlar

radyoya olan soğukluğumu tamamen çözen programdır. Tanıtan arkadaşlara selam olsun:))
İstanbul'dan çekmeyince ve her dakka da net başında olmayınca, podcast denen yararlı icattan programları indirip (bkz:http://www.radyoodtu.com.tr/podcast.asp?chid=1)  dinliyoruz.

Sabah sabah yürürken salak salak gülen insanların sebebi böyle şeyler olabiliyormuş demek ki dedim, yürürken, bilimum toplu taşıma araçlarında falan, milletin suratına doğru kıs kıs gülüyorum valla, sefam olsun, ömrüm uzasın!

Şiddetle tavsiye edilir efenim:) Gençlik geyiğe doysun:)



24 Ağustos 2011 Çarşamba

kırklanmak lazım, olmuyor böyle

Yaz başından beri kişilik sahibi, azimli, her türlü cin fikrin sahibi bir sürü sivri sinekle beraber yaşadım.
Evet başlarda çok mücadele ettim, önce kan dökülmesin diye, kendime "off" sürdüm, koktu bana sevmedim.
Sonra, elektrolikit aldım, ancak %50 filan etkili olabiliyor maalesef:(
En son da, yapıştırmalı pencere sineklik tülü aldım.
Ama az evvel anladım ki, bu kanı bu sinek emecek arkadaş, emerken de, bir o kulağımı bir bu kulağı en son raddesine kadar taciz edicek ki bi iyice uyanayım. O tül pencerede durmayacak, tabi ki yapışkanları tam tutmayacak tülü takana kadar. Bi yapışsa üstüne pencereyi örtüp bekletecektim ama nasip değilmiş, kendimi dördüncü kattan atma seviyesine gelince durdum.
Bir şey değil bir kere uyanınca en az 2-3 tane avlamadan yatmıyorum ama gene de bana mısın demiyor namuzsuzlar. Kevgire döndü her yerim.
Velhasıl kelam, o tülü takacam diye, içerde ışık, pencere sonuna kadar açık, kabak gibi hedef haline getirdim kendimi, kim bilir şu anda göremediğim kaç sinek, aç karnını benimle doyuracak.
Üstelik daha ben bu saat oldu akşam yemeği yemedim ulan!

23 Ağustos 2011 Salı

nolur sezon tanıtımı yapmayın !



Zorla mı yaptırıyorlar nedir? Mecbur musunuz acaba?
Dizi karakterlerini dizinin çok dışında bir şekle ve danslara büründürüp, içinde her diziye atıfta bulunmaya çalışan bir şarkımsı şeyle amaç nedir?
Zaten dizilerin tanıtımı dönüp durmuyor mu?
Misalen, oraya tek yakışan kişi Beyazıt Öztürk olmuş, neden? adam kendini gösteriyor çünkü,  öbürleri, kendi kılıklarıyla dizi karakterlerini gösterir gibi yaptırılıyorlar oluyor mu hiç? 
Esefle kınıyorum seni kanal d! Ben dizi oyuncularını böyle görmek istemiyorum arkadaşım, bi kere de beni salla kanal d, bi kere!

22 Ağustos 2011 Pazartesi

bugün

3 günde canavara dönüşen soğuk algınlığım beni doktora gitmeye teşvik etti
Okulun içinde sağlık merkezi vardı ama ne komiktir ki bir adet eczane/mini eczane gibi bir şey yoktu.
Hem eczane işini görürüm hem de karnımı da doyururum diyerekten Beşiktaş'a gittim.
Not: Bir hastaya en iyi ilaç:



 1- tavuk suyuna çorba  











2- Haşlama  








Diğerlerini başka zaman sayarım artık.:))

Neyse yemeğimi yedim zar zor, kafam zonkluyordu çünkü ilacı da aldım, derhal yurda geri dönmeye çalışıyorum.
Beşiktaş çarşıdan çıkmadım henüz, birkaç liseli ya da liseyi yeni bitirmiş yaşta görünen genç "bir soru sorabilir miyiz? çok kısa dediler" 
ben hayır diyen bakışımı sözle de ifade edecekken,  bir yandan kafam zonklamaya devam ediyor, önümü zor görüyorum.
"UEFA kupasını ilk kaldıran Türk takımını biliyor musunuz?" dediler, 
Soruyu anlamadan " hayır, hiç bilmiyorum" dedim, 
Yanlarından geçerken "5 te 2 oldu abi" dediler
Anladım ki bir iddiaya tutuştular ve kızlara bu soruyu yöneltiyorlar. 
Yanlarından geçtikten sonra ne sorduklarını düşündüm, kimseye hastaydım geçiştirdim demeyecektim elbette, ama keşke gerçeği çarpıtmasaydım dedim kendime, o kadar bihaber değil bu kızlar spordan/futboldan, bilmek zorunda değil kimse elbette ama biliyodum lan!

ne alakası var?

Abicim, adamın biri kızın tekini şort giyip ayaklarını uzattı diye tartaklayıp aşağılıyor, millet de dincilerin car car bağırması olarak, "din özgürlüğünün" yarattığı baskı olarak bakıyor.
"bu peygamber denen insanlar kendi zamanlarında kendi çıkarları paralelinde oluşturdukları din adı verilen öğretilerinin, ileride nasıl kitlesel facialara yol açacağını kestirememişlerdir veya kestirmişler fakat umursamamışlardır."
gibi yorumlar yapıyor. Peki bu cümleler o otobüsteki adamın yaptığı saygısızlıktan çok mu farklı, bu bir "inanmama özgürlüğü" altında küfür değil mi? Birinin yaptığı yanlışı herkese mal etmek değil mi?
Saygıyı unutuyor herkes, saygısızlığa söverken saygısızlık yapılıyor. Bir dine/kuruma/topluluğa mensup görünen/mensubu olan herkes bağlı olduğu şeyin gerekliliklerini doğru biliyor, doğru yorumluyor, doğru uyguluyor diyebilir miyiz? Onu okuyor, nedir, ne değildir, araştırıyor en azından diyebilir miyiz?
Diyemeyiz arkadaşım. Bu yüzden her bu tip yanlış yapana "dinci" diyemeyiz, İslamı veya başka bir inancı suçlayamayız.


Katıldım Gülmekten

Ekşisözlük'ün yaran olaylar başlığı muhakkak okunmalı!

21 Ağustos 2011 Pazar

Çok Organize bir İş olmuş ama

Nasıl bir gayrettir bu. Hırsızın alenen "Günahım çoktur, gelin iftar edelim" deyip, millete sandviç ile meyve suyu dağıtıp, gelenleri de soymak nasıl bir gayrettir.
Aynı tabut dümeni gibi olmuş yani. 
Civar Tarlabaşı civarı, çok  şaşmamak mı lazım acaba?

Alacaklarım Çok Birikti

#1   WACOM BAMBOO :  
Grafik tabletleri/ona benzer şeyleri, ilk Google'a özel günlerde illüstrasyon çizen adamın videosunu izlediğimde görüp, ağzımı hayret ve bu imkanın yapılmış olmasına sevinerek açmıştım.
Tabii geç kalan, araştırıp soruşturmayan ve maymun iştahlı da olan ben ve "kim bilir ne pahalı şeylerdir" diye iç geçirdiğim o cihazları kolayca  unutmuşkeeeeen, ilüstrasyon sitelerinde gezine gezine bu şeylerin ederini, hangi markaların tutulduğunu az çok öğrenmeye başladım. 
Meğer o kadar da uçuk şeyler değilmiş, ama henüz hiçbirine el sürmemiş olmak, aldığımızda mevcut olması gereken yazılım bilgilerinden filan henüz bihaber olmak hala tereddütlerimi ve karasızlığımı sürdürüyor.  Emin adımlarla sora sora baka baka alacağım istediğimi. 

19 Ağustos 2011 Cuma

Canım Ciğerim -Asmalımescit

İsme bakıp da benim gibi ciğer sevmeyenlerin soğumaması gereken bir mekanmış. Asmalımescit'te girince 5 dk yürümeden hemen solda kalıyor inerken.
Servis çabuk, mekan oldukça kalabalık (girmek için 10-15 dk bekledik) yiyeceklerde ise çeşit az ama (et şiş ya da ciğer şiş, masadaki yeşillik, ezme, lavaş falan otomatik geliyor) lezzet öz, neyi neyle verdiğin önemli çünkü. O acılı ezmeyi neyle koyarsan koy yedirir adama, bu iki kere iki dört. Yetmemiş bir de yeşilliği, közü lavaşı, sumaklı soğanı ve biber turşusunu da koymuşsun, yanında ne getirirsen yenecek o. Yani işi bilip işe gitmeyenlerden.
Zaten resimde görüldüğü kadar şiş geliyor, sonunu getirene kadar et soğuyup tadını yitiriyor ama işte bu yanında verdikleri, adama her şeyi yedirir. Bu sebepten etin çok tadını alamadım yalan yok, ama güzel doyduk. Hesap işini öğrenemedim, kaça çıktık bilmiyorum. Bence gayet de gidilesi bir yer, yalnız yedikten sonra soğandı acıydı, bunları hesap ederek gitmek lazım, aksi takdirde rahatsız edici olabilir, çünkü yeniliyor:)

18 Ağustos 2011 Perşembe

Üsküdar'a Giderken


ne güzel birşey geldi geçti hayatımızdan. Bir mühendis konuşuyordu, bir mühendis çekiyordu. Onun gözüyle canlanıyordu. Animasyon vardı abi, hem de ne şekerdi. Toplam 13 bölüm yayınlandı ama ben o kadar durup durup açtım ki, her birini herhalde 3 kere falan izlemişimdir. Hep bir mesaj vardı  "hayallerinin peşinden koş" diye, bir yandan da sanki bizler vardık orda, Erkan Can vardı. Babaydı, "Ruhsar"'dan sonra ilk defa bir komedi dizisinde ölmüş olsa da görünebilen, peydah olabilendi. :) Tabi benim gördüklerim arasında ilk:) Hele arada klip mılip çekmiyorlar mıydı? yerlere yattımdı yerlere...
Ve ne yazık ki, yurdum insanı izlemedi, kitle sınırlı kaldı. Pazar günleri 11:15 e kadar verilen "Çok Güzel Hareketler Bunlar"  hepimize Türk nüfusunun ciddi anlamda ergen barındırdığını ispatladı.
Bizler de boynu bükük kaldık.Bu.

Bizim yenge

Eveeet aile dizilerinde en son nerede kalmıştık? Canım Ailem miydi? aslında "Üsküdar'a Giderken" de bence bir aile sıcaklığındaydı ama kıydılar, hiç utanmadan sıkılmadan kıydılar canım diziye. Neyse, 1. bölümü izledikten sonra Canım Ailem dizisinden çok da uzaklaşmadığımızı, İlker Aksum'dan, Şebnem Bozok'tan ve koca yanak'tan da görüyoruz.
Bunların hepsi bir yana genç Türk aktörler arasında en en en beğendiğim, en sesine ve duruşuna, o her role girişine hayran olduğum adam olan Yetkin Dikinciler ve Üsküdar'a Giderken de bayıla bayıla izlediğim, Vicdan filminde tanımaya başladığım Tülin Özen var. Duyduk ki dizi Kuledibi Senaryo Grubundan çıkmış hayırlı olsun, bizim gönlümüz rahmetli Sulhi Dölek'te kaldı ama artık ruhuna dua etmek lazım ancak.
İlerleyen bölümlerde neler olabileceğini göriciğiz inşallah, reyting işi tamammış.

İlave: şuan 27 Aralık 2011, son birkaç haftadır dizi mındar oldu, gerçekçiliği gitti, karadenizli gibi konuşamayanlar topluluğuna dönüştü. Samimiyeti de biraz bozuldu, yarışmalı bölüm faciaydı. Meğer senarist değişmiş. Olmamış, hiç olmamış.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

inside man

Sıradan bir Amerikan filminden başka bir özelliğini göremedim ben, yeterince detay yok ve içine savaş suçlarıyla ilgilii birşeyler katınca çok onurlu ve ruhu olan bir filmmiş gibi gösterilmeye çalışılınıyor izlenimi verdi bana. Ulan, bir hafta içinde hepsi şüpheli olan "rehinelerin" salıverilmesi, hadi saldın takip edilmemesi, hadi etmedin, banka etrafının bu kadar kısa sürede normale çevirip bırakılması nasıl birşeydir?
 Valla bizim buralarda adamlar hala suç isnat edilmeden kaç aydır hapis yatıyor, kaldı ki vekil seçiliyor da gene çıkamıyorlar bunlar anasını satayım "birşey oldu ama?"  diye kalıyorlar. Cık beğenmedim:( ben Türkiye'de yaşıyorum arkadaş, böyle şeylere alışık değilim. Harry Potter izlerim daha iyi.

14 Ağustos 2011 Pazar

zıtlık

yarın erken kalkmam lazım ya, hiç uykum yok daha.

Sahur yapıp yatmam lazım ya, hala karnım çok tok, (bi koca tabak makarnanın üstüne o kısıra hiç bulaşmayacaktım)

hep bilgisayarı kurcalayasım, "acaba başka ne indirecektim de unuttum?" düşünceleriyle nette dolanasım var.

facebook ve twitter ı kapayınca, tüm paylaşımlarımın burda toplancak olması hoşuma gitti ya, durup durup kayıt yazasım var:)

torrent meğer canmış

Şimdi bu ganimeti görünce, mağaramdan bu kadar geç çıkmakta neden ısrarlı olduğumu anlayamıyorum. Dünya varmış meğersem yahu! Ne istersem tak diye buluyorum . 
Nankörlük etmek gibi olmasın, o kadar ekmeğini yedim DC ++ ın de ama hep aynı şeyler, farklı bir şey taratınca yok:(
Dünyaya asıl şimdi mi açıldım acaba gibi şeyler soruyorum artık kendime,öyle sevdim yani.
Nazar değip de virüs neyin bulaştırmazsak ne ala!