19 Ocak 2012 Perşembe

Gelinlik Volume #3

Gayet sade, gayet güzel (çok güzel) bir gelinlik daha yakaladım. Alabildiğim kareleri yayınlıyorum.





16 Ocak 2012 Pazartesi

ben öleyim

Kanlıca mantarı, her mevsim her yerde bulunamayan, uzun süreli de muhafaza edilemeyen bir mantardır.


Bundan mütevellit, insanın canı çektimmiydi yapacak birşey yoktur. Şişip kalırsın elin böğründe.


Toplaması bile ayrı zevktir onu ...


Envai çeşit pişirme yöntemi vardır. Her türlüsü güzel olur tabi, ama közün üstünde de bir başka.


oy oy oy oy off, of ah ah anam anam. aman aman..


13 Ocak 2012 Cuma

çok güzel oldu

19 Mayıs kutlamalarının stadyumlarda öğrencilere eziyet kısmı kaldırılmış.

Senelerden beri yalvarıyoruz zaten bırakın bu eziyeti diye. Saçma sapan giysilerle 1 ay evvelden bağır çağır provalara katlanmak zorunda kalıyoruz diye.
İşin talihsiz tarafı, provalarda hava sıcak olur ama 19 mayıslarda genelde yağmur yağar ıslanırdık, it gibi bekleşirdik stadyumda.
Karton da tuttum, halk oyunları gösterisine de çıktım, o renkli kareografilere de girdim, sadece sınıf olarak da yürüdük, bando da çaldım (tek güzeli bandoydu, üniforması eldivenleri falan güzeldi, sarıyodu o biraz) koroda da söyledim. İlk ve orta öğrenimim boyunca katıldım (zorla tabi) durdum. Yemin ediyorum eziyetten başka birşey değildi.
Zaten zorla yaptırılan herşey rahatlıkla eziyete dönüşür. Hocala azarlar durur. Sonrasında okula gitmek zor gelir. O kıyafetler zaten yeterince sinir bozucudur. Devlet kutlamalar, şenlik alanları yapsın, biz izlemeye gidelim derdik.
Öğretmen liselerinin kuruluş yıl dönümünde de çok aktivitelere katıldım hepsine de gönüllü çok eğlenerek ve 'coşkuyla' girdim ama o bir aylık stadyum işkencesi her sene kabusumuzdu.
Annemlere kadar eziyeti cefası var bunun. Onların zamanında mini etekler var gösterilerde. Dedemlerin onu giymesini istememesi üzerine beden eğitimi dersi sıfır. Katılmazsan sıfır.
Gerek yok ki. Bu kadar zorlamaya gerek yok.
Bu stadyum kutlamalarının kaldırılmasına böyle tepki verilmesine de gerek yok, gene kutlansın elbet, bu sefer öğrenciler izlemeye gitsin olmaz mı? Çoluğu çocuğu soğutmasınlar resmi bayramlardan.
Çok güzel olmuş, ben bayıldım.

Not: İsteyenler 19 mayıs akşamı okulda toplanır mahallede fener alayına çıkılırdı. Bando eşliğinde, bak o acayip eğlenceli bir şeydi. Resmi olmadığından mıdır, zorla olmadığından mıdır bilmiyorum, elimizde ışıklı cisimler, bayraklar, ve aramızda okul bandosunun bir kısmı, tüm mahallede bağıra bağıra marş söylerdik. Al milli duyguysa milli duygu, kutlamaysa kutlama, beraberlikse dibine kadar. Hatta pencerelere çıkardı herkes, ordan eşlik eder alkışlarlardı. Gaza gelenler aramıza katılır bizimle dolaşırlardı mahalleyi.
Bak bu ne güzeldi, o stadyumda bizi ne hale sokuyorlardı öyle kuzum? :(((

6 Ocak 2012 Cuma

Zaman Gazetesi Yazarı İhsan Dağı'nın yazısı

'Şüpheli' Başbuğ


Genelkurmay Başkanı'nın yenisine Başbakan teşekkür ederken, eskisi savcıya 'şüpheli' sıfatıyla ifade veriyor, muhtemelen hakkında bir iddianame hazırlanacak ve yargılanacak. Hukuk, umutlarımızı yeşertirken siyaset, tereddütlere kapı aralıyor.


Kimse başladığımız noktaya geri dönmek istemez. O noktanın nasıl bir yer olduğunu eski Genelkurmay Başkanı'nın ifadeye çağrıldığı dava gayet iyi anlatıyor; işini yapmak yerine halkına karşı psikolojik savaş, hükümetine karşı da kara propaganda için Genelkurmay'ın 'resmî olarak' internet siteleri açması ve yönetmesi... Bu belki de o dönemlerde yapılan 'en masum' faaliyetti. Çeteler, planlar, senaryolar, yeraltından çıkan silahlar ve bombalar çok daha kötü niyetlerin işaretçisiydi. Alenen verilen '27 Nisan muhtırası' da cabası...


Neyse ki bu işlere kalkışanlar bugün yargılanıyorlar. Yargılanmanın eşiğinde duran son kişi İlker Başbuğ. Hakkındaki iddialar ciddi. Bunlardan bir iddianame çıkması ve Başbuğ'un İnternet Andıcı davasında sanık olarak yargılanması kimseyi şaşırtmaz.


Mahkemenin elindeki deliller de sanık ifadeleri de güçlü. İlker Başbuğ'un işi zor. Bir defa tüm asker sanıklar belgenin 'gerçek' olduğunu kabul ediyorlar. Belge de altındaki imza ve paraflar da sahici. Ancak sanık askerler neredeyse ağızbirliğiyle dönemin Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi, onayı ve emri olmadan böyle bir belgenin hazırlanamayacağını ve uygulanamayacağını söylüyorlar. Peki, kim bu kişi? İlker Başbuğ. İşi zor demem bundan..


En yakın çalışma arkadaşı bile İlker Başbuğ'u 'kurtarmaya' niyetli değil. Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Hasan Iğsız (davanın 1 numaralı sanığı), belge üzerinde yer alan 'Sayın komutana arz' notunun Genelkurmay Başkanı'na işaret ettiğini mahkemede dile getirdi. 'Sn. K'a arz' ifadesi sadece Genelkurmay Başkanı'na sunulunca yazılır... Onun onayı ve emri olmadan bir şey yapılamaz. Nihai karar mercii Genelkurmay Başkanı'dır.' Anlayacağınız, İkinci Başkan, 'esas' Başkan'ı gösteriyor sorumlu makam olarak


Davanın diğer sanıkları da öyle. Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu, ifadesinde İnternet Andıcı'nın dönemin Genelkurmay Başkanı'na arz edildiğini söylüyor. Hem de tarih vererek; 1 Nisan 2009. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı İ. Hakkı Pekin de belgenin İlker Başbuğ'a sunulduğunu anlatıyor.


Yani bu işe karışmış koca koca generaller birbirlerini suçluyorlar şimdilerde. Her biri bir üsttekini işaret ediyor. Bakalım 'şüpheli' Başbuğ ne diyecek savcılara?


İşte böyle. Dokunulmazlıklar sona eriyor. Bu olay, 'tarihî'. Daha dün savaş gemilerini ve komutanlarını arkasına alıp milleti tehdit eden kişinin bugün hukuk önüne çıkıyor olması ibretlik ve umutluk bir vaka. İşini yapmak yerine halkına ve hükümetine komplolar kurmakla meşgul olanlar için denizin bittiği yer...


Bu olay 'tarihî' dedim, çünkü daha bir yıl öncesine kadar Genelkurmay başkanları hukuken de yargılanamaz konumdaydı. 12 Eylül referandumundaki anayasa değişikliğiyle bu mümkün hale geldi. Görevle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan'da, diğer suçlara ilişkin de sivil mahkemelerde yargılanmalarının yolu açıldı. Kısa bir zaman diliminde 'dokunulmaz' bir konumdan normal bir savcının ifadeye çağırdığı 'yurttaşlar' haline geldiler.


Değişime neden her ne pahasına olursa olsun direndikleri şimdi biraz daha iyi anlaşılıyor. O zamanlar esip gürlerken, yargıyı yanıltmaya, hükümeti zayıflatmaya, halkı tehdit etmeye çalışırken 'dokunulmaz'dı İlker Başbuğ. Rahat rahat yapıyordu bunları; şimdi hukukun önünde.


Yalnız da değil, 'ağa babaları' Kenan Evren hakkında da 'ağırlaştırılmış müebbet' istemiyle savcılık bir iddianame hazırladı. Peşinden başkaları da gelecek gibi. Sırada 28 Şubat'ın olduğu biliniyor. Yakınlarda İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir ve Erol Özkasnak gibi isimleri de savcılıkta görürsek şaşırmayacağız. Belki, 'Dolmabahçe mutabakatı' vs. denilmez, 27 Nisan muhtıra girişimi de soruşturulur. Ama bütün bunlar olurken o zamanlar generallerin borazanlığını yapan, onları pohpohlayan, yere göğe koyamayan 'gazeteci ve sermayedar takımı'nın sessizliği ibret verici. Bugün onlar komple AK Parti'ye 'yazıldılar', 'eski ortakları' savunmak için kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Tanıyınız adamlarınızı!


06 Ocak 2012, Cuma

4 Ocak 2012 Çarşamba

güzel kombinasyon











ayrıca gelinlik de çok güzeldi




haber (radikal)


Paran yoksa mahkemeye gelme kardeşim!

04/01/2012 11:31

"Paran yoksa Adalet de yok" süreci geride 3 aylık bir zamanı bıraksa da mağdurlar ordusu her geçen gün artıyor. Şiddet mağduru kadın da, işçini kaybeden işçi de, kamuya karşı dava açmak isteyen mahalleli de aynı sorun ile karşı karşıya.


Hukuk Muhakemeleri Kanunu, geçtiğimiz 1 Ekim’de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu kanunla birlikte Hukuk, Aile, Ticaret, Kadastro, Tüketici, Fikri ve Sınai Haklar mahkemelerinde açılacak ve görülecek davalarla ilgili giderler de "Gider Avansı" başlığı altında düzenlendi. Kanuna göre davacılar dava açmadan önce, davada yapılacak işlemlere göre belirlenen miktarları "Gider Avansı" olarak yatırdıktan sonra dava açabilecek. Bu “avansı” yatırımayanlar ise Mahkemenin kapısına dahi uğrayamıyor.

Kanuna göre yatırılan avansın tamamı harcanmazsa, kalan kısmı dava sonunda ilgiliye iade edilecek. Bu uygulamayla birlikte, daha önce dava sonunda tahsil edilen giderler, dava başlamadan davacıdan tahsil edilmiş olacak. Böylece daha önce 30 veya 40 lira masrafla açılan davalar şimdi dosyanın içeriğine göre 300 ile 1000 lira arasında ödeme yapıldıktan sonra açılabilecek.

Kadınları ve yoksulları vurdu 
HMK’nın en çok vurduğu kesimin ise özellikle şiddet mağduru kadınlar ve yoksul kesim olduğuna işaret ediliyor. Hiçbir geliri olmayan bir kadın yaşadığı mağduriyeti yargıya taşıyamıyor. Yargıda peşin para dönemi ile birlikte Adliye’lerdeki veznelerde ‘tahsilat’ın önceki döneme kıyasyla önemli ölçüde arttığına işaret ediliyor. Parası olmayan kişi Mahkeme’den aldığı olmusuz yanıt sonrası çözümü avukatı ile bulma yoluna gidiyor. Avukatlar yeni dönemde kimi zamanlarda müvekkilerinin davasını açamadıklarını söylüyor.

DNA testi için para peşin isteniyor 
İstanbul Barosu Avukatlarından Birsen Avcı HMK ile bireyin en temel hakkı olan hak arama yollarının tıkatıldığını dikkat çekiyor. Benzer durumda olan çok sayıda müvekkilerinin olduğuna işaret eden Av. Avcı genç yaşta anne olmak durumunda kalan müvekkili için gerekli olacak 2 bin TL’yi nerede bulacaklarının telaşı içinde. Adının yazılmasını istemeyen genç kadın şimdilerde 18 yaşında. Evlilik dışı bir çocuğu olmuş. Ancak birlikte olduğu kişi, 2 yaşında olan kızın babalığını kabul etmiyor. Bunun için DNA testlerinin yapılması gerekir. Ancak 2 bin TL’yi aşan bir masraftan söz ediliyor. Fakat genç kadının bu parayı ödemesinin imkânsız olduğuna işaret ediliyor. Zira asgari ücret ile çalışan genç kadın bir yanda anne-babasına bakarken bir yandan da çocuğunun masraflarını karşılıyor. Dava masrafını nasıl karşılayacağı konusunda ise hiçbir fikri olmadığını söylüyor üzülerek. Av. Birsen Avcı, uygulamanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gitme yolunda olduklarını ifade etti.

378 TL bulamazsa boşanamayacak 
Avukat Erol Beytaş ise benzer sorunların baktığı dosyalarda da olduğunu ifade etti. Av. Beytaş müvekkili E. A’nın boşanma davası için toplamda 378 TL “gider avansı” gerektiğini ancak bu parayı müvekilinin ödemesinin mümkün olmadığını ifade ediyor. Mahkemenin kendilerine bu konuda 2 haftalık bir süre tanıdığına işaret eden Beytaş, müvekilinin durumu için “ Müvekkil şu anda 5 çocuğu ile birlikte sağdan soldan alınan yardımlarla geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Şu anda kirada oturmakta olup 400 TL kira vermekte. Müvekkil mağdur durumdadır. Ne yazıkki yasal değişiklik mağduriyeti daha fazla artırmıştır” ifadelerine yer verdi. Av. Beytaş, HMK ile tarife döneminin başladığına işaret ederek bu durumun insanların hukuk önünde hak arama yollarını kapatma amacı taşıdığı görüşünde.

Velayet davası 332 TL! 
Diyelim ki bir kişi boşandığı eşinden 2 çocuğunun velayetini almak için mahkemeye başvurdu. Bu kişi dava için iki tanık gösterdi. Ayrıca, bilirkişi incelemesi de istedi. Davacı olan bu kişi avans gideri olarak şunları ödeyecek:

*Davadaki taraf sayısı kadar tebligat gideri: 2 X 30= 60 lira
*Tanık sayısı kadar tanık maliyeti: 2 X 21= 42 lira
*Bilirkişi maliyeti: 200 lira
*Diğer giderler: 50 lira
Toplam: 322 lira

Not: HMK'dan önce bu dava sadece 40 lira tutan dava harcı ve tebligat masrafı ödenerek açılabiliyordu.

Bana hakaret etti önce 402 TL ver! 
Diyelim ki bir kişi, kendisine yönelik bir hakaretten dolayı Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 10 bin liralık tazminat davası açtı. Tanık olarak da 2 kişi gösterdi. Ayrıca, hakaret konusu sözlerin de bilirkişi tarafından incelenmesini istedi. Bu kişi avans gideri olarak şunları ödeyecek:

*İki kişi için tebligat gideri: 30 X 2 = 60 lira
*İki tanık maliyeti: 21 X 2 = 42 lira
*Bilirkişi maliyeti: 250 lira
*Diğer maliyetler: 50 lira
Toplam: 402 lira

Dava açılmadan önce yatırılması gereken miktarlar: 
*Tebligat gideri (kişi başı): 30 lira
*Tanık gideri (kişi başı): 21 lira
*Keşif harcı-Ulaşım: 205 lira

Bilirkişi Maliyetleri (Bilirkişi başına): 
*Sulh Hukuk Mahkemesi: 150 lira
*İcra Mahkemesi: 150 lira
*Asliye Hukuk Mahkemesi: 250 lira
*Aile Mahkemesi: 200 lira
*İş Mahkemesi: 200 lira
*Kadastro Mahkemesi: 200 lira
*Tüketici Mahkemesi: 150 lira
*Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi: 300 lira
*Ticaret ve Denizcilik İhtisa Mahkemesi: 300 lira
*Diğer Maliyetler(Tüm Mahkemeler için): 50 lira

3 Ocak 2012 Salı

gülümseten haber (radikal'den alıntıdır)


Tolga Zengin, İspanyol manşetlerinde!

Trabzonspor'un kaptanı Tolga Zengin İspanya'da manşetlere çıktı. Avrupa Ligi'nde Atletic Bilbao maçında tribünlerden atılan ekmeği öpüpü başına koymasını manşetlere taşıdı



Trabzonspor'un kaptanı Tolga Zengin İspanya'da manşetlere çıktı. Avrupa Ligi'nde Atletic Bilbao maçında tribünlerden atılan ekmeği öpüpü başına koymasını manşetlere taşıdı. 

18 Ağustos'ta İspanya'da Atletic Bilbao ile oynanan maçta kritik kurtalışlarının yanında rakip taraftarların tribünrden atılan yabancı maddelerine maruz kalmıştı. Mücadelenin son dakikalarında ise Bilbao taraftarları, Tolga Zengin´e ekmek fırlatmıştı. 

Ekmeği kalesinin önünde gördüğün de çok şaşırdığını söyleyen Tolga, "Somali´de insanlar ekmek bulamayıp açlıktan ölürken, Bilbao taraftarlarının bana ekmek atmasını hayretle karşıladım" açıklamasında bulunmuştu. 

Tolga'nın ekmeği öpüp saha kenarına koymasını 3 ay sonraİspanyol medyasında günün konusu yaparak manşetlerine taşıdı. Tolga Zengin'in ekmeği öpüp başına koyduğu an yılın fotoğrafı seçildi.(ntvspor)

izlenecek olup da (beleşe) bulunamayanlar listesi


Otkradnati ochi (2005)















Bir Zamanlar Anadolu'da(2011)